Haşayar Nebili ile röportaj; Bahailikten Yeni Dönüşen Bir Müslüman (BÖLÜM 1)
Bahailik teşkilatı çeşitli süslemelerle ve göstermelik hareketlerle kendi üyelerini cezbetse bile ve onları elde tutup korumak için çeşitli yollara başvursa da akılı sahibi olan ve fitriyatına uygun düşünebilen kimseler, Bahailik fırkasında mevcut olan zıtlık ve çelişkileri görmesi onların kurtuluşu için aydınlık bir yol olmaktadır. Onlar bu çelişkileri gördükçe Bahailikten imtina etmektedirler. Haşayarı Nebili öyle bir gençtir ki onun büyükleri kaç nesil boyunca Bahai inancına mensup olmuştur. Buna rağmen onun anne ve babasının aydın ve açık fikirli olmaları Haşayar’ın kendi yolunu bularak Bahailikten ayrılarak Müslüman olmasına sebep oldu. Makalemizin devamında Haşayarı Nebili ile yaptığımız özel röportajı okumaya sizi davet ediyoruz.
Lütfen kendinizi tanıtın ve bize ne iş yaptığınızı söyleyin.
Ben KHAŞAYAR-I NEBİLİ. 21 yaşındayım ve Tahran’da ikamet ediyorum. Üniversitede Eczacılık Bölümümde öğrenciyim. Ayrıca şu anda bir eczanede de çalışıyorum.
Aileniz ilk başta nasıl Bahai oldu?
İlk olarak, büyükbabam Semnan şehrinde Bahai oldu.
Bahai geçmişiniz göz önüne alındığında, Bahai organizasyonundaki ailenizin konumu neydi?
Benim ailemin Bahai inancına güçlü bir inancı yoktu ancak Bahai teşkilatının bir üyesi olarak zaman zaman ziyafetlere katılmaları gerekiyordu.
Ziyafet toplantılarına katılmak zorunlu muydu?
Annemle babamın organizasyon işleri yapma konusundaki isteksizliğinden dolayı insanlar gelip babamı toplantılara katılmam konusunda uyardılar. Ama ailem çeşitli bahanelerle toplantılara gitmemeye çalıştı, ancak çoğu zaman da bu olmadı.
Bahai olduğunuzu kaç yaşında öğrendiniz?
Küçük yaşlardayken Gülşen ismindeki sınıflara gidiyordum. Burada anladım ki bu sınıf diğer sınıflardan farklıdır ve ben de bir Bahaiyim.
Gülşen sınıfları hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Gülşen sınıfları, Bahai çocuklarının anaokulu yerine katıldıkları sınıflardır. Temel Bahailik öğretileri öğretilir. Eğitimciler, Bahai liderlerinin bazı metinlerini Bahai duası olarak çalışıyorlar. Bu Bahai dualar “münacat” adıyla meşhurdur.
Bahai teşkilatı tarafından sizin için hangi programlar düzenlendi?
Çocukların da Bahai olarak kalmalarının teşvik edildiği ziyafetler düzenlendi. Örneğin Gülşen’de öğrendikleri şiirler ve dualar orada okunmakta ve teşvik edilmektedir. Her Gülşen döneminin (bir yıl süren) başında ve sonunda çocuklar için de kutlama yaparlar.
Diğer Bahai aileleriyle ilişkiniz nedir? Bahailerle mi yoksa Bahai olmayanlarla mı daha çok temas halindeydiniz?
Akrabalarımız hem Bahai hem de Müslümandılar. Bahailer genellikle daha mesafeliyken, Müslümanlarla daha yakındık. Bu yüzden Bahai aileleriyle çok az temasımız oldu.
O çağlarınızda (çocukluk) Bahailikte sizi cezbeden şeyler nelerdi?
Düzenledikleri dersler genellikle eğlenceli içerikler barındırıyordu. Çocukları, kimseye bağlı olmadan başıboş yetiştirmeye çalışıyorlardı. Kız ve erkek çocukların arasındaki ilişkinin nasıl gittiğine ve ne olduğuna duyarlı değiller. Genelde şakalarla ve eğlenicilerle çocukları cezbetmeye çalışırlar. Onları gezilere götürürler. Güzel sözler söylerler. Bazen görünüşte insani şeyler yaparlar. Örneğin huzurevine gidiyorlar ve hediye olarak çiçek alıyorlar.
Bu sınıflarda her ne kadar eğleniliyor gibi gözükse de onlar bazı şeyler öğretiyorlardı ve talepleri vardı. Onlar bu durumda hangi konulara vurgu yaptılar?
Gülşen döneminden sonra, insanları genç yaşta yetiştirmek için kurdukları ergen sınıfları vardı. Bu sınıflar “manevi plan” için bir başlangıçtı. Bu devrede genç Bahailer için programları vardı. Bu ruhi sınıflarda da genel olarak dersler boş vakit geçirme ve eğlence yapılması haline dönmüştü. O sınıflarda birçok serbestlik vardı ve bundan dolayı birçok gencin bu sınıflara katıldığını gördüm.
Yani bu derslerde manevi inançlara vurgu yapılmadı mı?
Zahiren dersler dualarla başlar ve biter. Ayrıca toplu olarak zikirlerin öğrenmesi ve okunması da vardır. Ancak, insanları yavaş yavaş istedikleri, planladıkları oyunlara katmak için kahkaha, şaka ve eğlenceyi kullanıyorlar. Yani, aynı zamanda eğlenceler ile kendi amaçlarını da öğretiyorlar.
Bundan başka toplantılarınız var mıydı?
Evet, genellikle Cuma günleri yapılan bir “ahlak dersi” vardı. Bu derslerin atmosferi tamamen dini ve mezhebi bir ortam olduğu için; çocuklar, duaları, gizli kelimeleri vb. ezberlemek zorunda kalıyor. Bu oturumlar ilkokuldan üniversiteye girişe kadar vardır.
Bu meclislerde Bahai büyüklerinden de bahsedilir mi?
Evet, Bahai tarihi tamamen öğretilir. Buna ilaveten teşkilat liderlerini yani Hüseyin Ali Nuri Bahaullah, Abbas Efendi Abdul Baha vb. bu kimseler ki Bahai tarihinde önemli isimlerdir ve Bahailiğin yayılmasında büyük rolleri vardı bunlar tanıtılırdı. Ayrıca Molla Hüseyin Büşriye vb. gibi isimleri de tanıtıyorlardı. Ancak bir süredir bu tür toplantılardan uzak durduğum ve katılmadığım için isimleri tam olarak hatırlamıyorum.
Çocukların görev ve sorumlulukları nelerdi?
Çocuklardan daha çok tarihi konuları veya duaları ezberlemesini isterler ama aynı zamanda pratik çalışma da isterler. Örneğin, çocuklardan arkadaşlarıyla Bahailik hakkında konuşmalarını ve onları ikna etmelerini öğretiler, ancak çoğu çocuk, yaşının küçük olması nedeniyle bunu yapma hevesinde değildi. Gerçekten ilkokul ve ortaokulda olan bir kimse böyle bir ortamda bu fikirde olamaz ama teşkilatın çocuk ve gençler üzerinde plan ve programları vardı. Çünkü ne de olsa bir çocuğa erken yaşta bir şeyler aşılarsanız, büyüdüğünde bunu kendi kendine yapacaktır.
Başkalarına tebliğ yapacağınız zaman onlara ne söylemeniz gerektiği hususunda ne diyorlardı?
Çocukların Bahai büyükleri hakkında arkadaşlarıyla konuşmalarını ve böyle bir peygamberimiz, namazımız, orucumuz ve amelimiz var demelerini istediler. Bize diyorlardı ki arkadaşlarınızla toplandığınızda onlarla oturup hoş geçinelim.
Sizden yasal olmayan beklentileri de var mıydı?
Bu propaganda konusu yasaya aykırıydı. Tabii ki bana yasa dışı gelen en önemli şey, ruhi kitapları okumak ve onları insanlar arasında tanıtmaktı.
Sınıflarda diğer dinlere bakış nasıldı?
İslam huşunda pek konuşmuyorlardı. Çünkü onlar İslam’dan uzaklaşmak istiyorlardı. Genel olarak öyle bir ortam yaratmışlardı ki İslam dininden konuşmak çirkin bir iş sayılırdı. İslami hükümler ve kanunlar hakkında kötü konuşup, kötülüyorlardı. Bir gün ahlak derslerinin il günlerinde çocuklardan birisi Kuranı Kerim okudu. Onun yaptığı bu iş diğerlerinin gözünde utanılması gereken çirkin bir işti. Onlar diyorlardı ki :” Neden bizim toplantımız içinde Kuran okudu?” Ama aynı adamlar Bahai münacatları okudukları zaman hiçbir kimse onlara neden bu işi yaptınız demiyordu. Diğer dinler ve peygamberler hakkında sadece onların ismini ve kitaplarının ismini söyleyerek çok yüzeysel bilgiler verirlerdi.
Bu makalenin sonunu ikinci bölümde okuyunuz.