Ben Dr. Bint al-Şati, 1913 doğumluyum. Mısır’da doğdum. Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra İslami ve sosyal konularda çeşitli araştırmalar yaptım.
Mısır, Lübnan, Cezayir ve Suudi Arabistan üniversitelerinde de ders verdim. Kur’an mucizeleri, tefsirleri, İslam Peygamberi’nin hayatı, sallallahu aleyhi ve Alihi ve sellem ve ailesi, sosyal konular, Kerbela kahramanı Hz. Zeyneb aleyhisselam, ..gibi konularda 60’tan fazla kitabım var Mısır’daki Bahai faaliyetlerine yakınlığım nedeniyle, ayrıntılı bir araştırma yaptıktan sonra 1986 yılında yayınlanan “Bahai Belgelerinde araştırma” Kitapları yazdım ki Mısır’da basılmıştır. O kitapta Bahailik ile dünya Siyonizmi arasındaki ilişkiyi açıklığa kavuşturdum. Bu konuda uzmanlaşmış bir yayın olan Bahá’í Science Quarterly bir makalesinde bu Kitaplar bazı kısımlarını bilinçli okuyucularının bilgisine sunmuştur. O yazının küçük kısımlarını burada tekrar anlatıyorum ” Ben Bahai belgelerini inceledikten sonra onların gayrimüslim bir fırka olduklarını, İslam’ı son ilahi din olarak görmediklerini, kendilerine özgü yenilikçi ibadet ve oruçlarının olduğunu ve en önemlisi, onlar Siyonistler tarafından destek gördüklerini anladım. O kitapta Babiliğin ve Bahailiğin kısa bir tarihini anlattım.Ben onların Kur’an, İslam hükümleri, kıyamet günü konulardaki inançlarından bazı kısımları getirdim ve bunların hiçbirinin İslam’a uygun olmadığını gösterdim.Ben Filistin’in işgaline ve bu topraklarda Siyonist hükümetinin oluşumuna yakından tanık oldum. Bahaullah, Akka’da “Akdes” Kitapları yazarak, Siyonistlerin bu devleti kurma planlarının uygulanmasında Bahai rolünü oynadı. Akdes Kitabında, cihadı ve silah taşımayı yasaklayan hükümler, vatanseverlik önyargısının bulunmaması bu iddianın delilidir. Bahaullah, onun söylediklerine kimse itiraz etmesin diye düşünce ve ifade özgürlüğünü bile yasakladı.Bahaullah’tan sonra oğlu Abbas, Bahailikde büyük bir rol oynadı; Tuhaf bir insandı, hayatını araştırdım ve bazı kısımlarını kitabıma aktardım. Burada onlardan biraz bahsedeceğim. Babasının verasetiyle ilgili olarak kardeşiyle kavgalar etti! Müslüman cemaatinin namazına katıldı, hatta Akka camisinde camaat namazı kıldırdı! Ölümünden iki gün önce Hayfa Camii’nde Cuma namazını kılmıştı! Bunlar onun ikiyüzlülüğünün işaretleridir. Yahudilere ilahi vaadin neredeyse gerçekleşmesi hakkında konuştu ve 1904-1907 yılları arasında Osmanlı hükümetine karşı ve İngiliz hükümetini istikrara kavuşturmak için birçok faaliyette bulundu. Öyle ki Cemal Paşa Osmanlı Donanması komutanı onun tutuklanmasını ve idam edilmesini emretmiş, ancak İngiliz komutan General Allenby onu ölümden kurtarmıştır. Bu yüzden İngiliz hükümetinin istikrarı için özel dualar etti! Ve İngilizler, 1920’de yaptığı hizmetlerden dolayı ona “Sir” lakabını verdiler. Onun ölümünden sonra İngiliz hükümeti de Bahailere başsağlığı diledi. Ondan sonra halefi Şevki de Siyonist devletin kurulması konusunda aynı sözleri vermiş ve buna dayanarak İsrail, Bahai evliliklerini resmiyete tanımış ve Bahai gelirlerini vergiden muaf tutmuştur. Siyonistler ve Bahailer yıllar boyunca düzenli olarak birbirleriyle dostluklarını göstermişlerdir ve bunu, Şevkiden sonra, eşi Ruhiye Maxwell’in takip etmiştir. Maxwell, Şöyle yazdı: “Yeni topraklar bizim için büyümemiz için en iyi yer ve geleceğimiz ile İsrail’in geleceği birbirine bağlı.” Şimdi bu içerikleri ve Bahai fırkasının İslam ülkelerindeki gizli propaganda faaliyetlerini göz önünde bulundurarak tüm Müslümanların bunlara dikkat etmelerini ve planlarını takip etmelerini tavsiye ediyorum. Size başarılar diliyorum