Bahailikten dönerek Müslüman olan bayan, Vahdet Şuaar,’la roportaj bölüm 3

Soru:
Bir örnek verebilir misin?
Cevap:
Iran devriminden sonraydı. Kardeşim başka şehirdeydi. Annem ve babam bir geziye çıkmışlardı. Şimdi
gerçek şu ki, kardeşim arkadaşı olan hanımı kendi evine götürmüştü. Bunu Bahai teşkilatı öğrenmişti
ve kardeşimi altı ay İdari Terd ederek uzaklaştırdılar ve itibarını elinden aldılar. Onun hayat özellikleri
ve sırlarını öğrenmişlerdi.
Bu bir örnekti. Karakter suikastı yapmak. Bahailiğin önemli eserlerinden biridir. Karakter suikastı.
Hemen gelip adını söylerlerdi. Bahailikte İdari ve Ruhani Terd etmek vardır. Bütün ziyafetlerde onun
adını anarlar ki bu beyefendi böyledir. İtibarını elinden aldılar. Ya da mesela annemin kuzeninin kızı,
babası Müslüman ve yurt dışındaydı. O, ölmek üzereydi ve kızı onu yanına gitmek zorundaydı.
Babasının sevgisine sahip olduğunu söyledi. Ülkeden ayrılırken pasaportta Müslüman olduğunu yazmış,
bu yüzden Bahai teşkilatı onu Terd ve reddetmişler. Tabi bu aile hala Bahai ve beyinleri bu şekilde
yıkanmış durumda. Ya da teyzeme şöyle söylerlerdi: Saklanmak sırasında eşinizle neden bir ilişkiniz
oldu? Bahailikte bir çift, boşanmadan bir yıl önce, birbiriyle görüşmemeleri gerektiğine dair bir
antlaşmaları var. Bu sebepten teyzem Bahailikten Terd oldu. Bahailikte korkunç olan ruhsal
reddedilmelerimiz var. On-on iki yaşlarında bir çocuktum. Fereydun Teyiidi adında bir adamın
Amerika’ya okumaya gittiğini duydum. Üçüncü Bahai öncü Şevki Efendi, Amerika’ya kimsenin
gitmemesi gerektiğini söylemiş, ardından Fereydun’un emri dinlemeyip Amerika’ya gittiğini öğrenince
onu, Ruhani Terd etmişti. Sonra gelip bu Terd’in maneviyata dönüştüğünü toplantılarda bu adam Ruhani
Terd olmuş diye anlatıyorlar. Ailesi, ebeveynleri ve hiç kimse artık onunla konuşmamalı! Tesadüfen bir
gün bu anne babalar reddedilen oğullarını otobüste görürler, onu çok özlerler. Ağladılar, ağladılar ama
gidip oğullarıyla konuşamadılar.
Çünkü birisi Terd olmuş biriyle konuşursa o da Terd edilir. Onlar ağladılar, acı çektiler ve konuşmadılar
oğullarıyla. Ailesi onunla konuşmadan yürüdü ve gitti.
Kendi gözlerimle gördüğüm ve ruhumla dokunduğum başka bir şey daha var. İyi tanıdığım yaşlı bir
adamdı. Biz çocukken bu beyefendi ve hanımıyla seyahat etmiştik. Onu çok iyi bir şekilde tanıyordum.
Bu beyefendi gelip “Neden Beytü’l-Adl ( Adalet Evi) gibi bir teşkilat, dinin gözetmeni olsun? diye
itiraz etmişti ve böyle bir yorum yapmıştı. Altı kızı, bir oğlu ve bir karısı olan bu yaşlı adamı Bahai
teşkilatı Terd etti. Ailesi onu evden kovdu.
Bu zavallı insanın durumu korkunçtu. Bu ruhsal bir Terd idi.
Soru:
Bu kurumsal cezaların bazıları hâlâ mevcut mu? Herhangi bir şeye sahip olan aileleri dolaşmak mı yoksa
ölmek üzere olan birinden malını teşkilata bağışlamasını istemek mi? Bunun gibi örneğiniz varsa, lütfen
anlatabilir misiniz?
Cevap:
Evet, hikâyemi ve ablamın başına gelenleri anlatmadan önce, lütfen not edin. Ben tarih okudum ama bu
konuda tamamen ve gerçekten etim ve kemiğimle anladım ki bunlar (Bahailer) Nedir? Tehlikeli bir
gruplar.
Yaşlı ve ihtiyar ablam huzurevine gitmeden önce evdeydik. İki sokak aşağıda yaşlı bir kadın ve üç kızı
yaşıyordu. Kızlardan ikisi bekârdı ve biri evli ve biraz zihinsel engelli bir oğlu vardı. Onlar, kendi
başlarına yaşadılar. Bahai huzurevi onları birkaç ay tuttu. Bir veya iki ay sonra onlar öldüler. O zamana
kadar ne olduğunu bilmiyordum. Annem çok akıllıydı. Bu işlerden iyi anlıyordu. Annem bir keresinde
dedi ki: İki ay içinde öldüler. Bahai kuruluşu daha sonra gelip onların evlerini aldılar. Evlerine el
koydular. O beyefendiye ve sahip olduğu oğluna sesi duyulmasın diye para verdiklerini duyduk.
Kimseleri olmadığı için ona para verip eve el koydular. Bu Iran devriminden sonra oldu. Yine dikkate
almadık ve belki bir anlaşmadır dedik. Ayrıntılı olarak anladığım ablamın başına geldi. Sanki Tanrı,
neler olup bittiğini ve Bahailerin ne kadar tehlikeli olduğunu gerçekten anlamam için bunların benim
başıma gelmesini istemiş gibiydi. Eğer bir din iseniz, insanların sorunlarıyla ne işiniz var? Güç ve
siyasetle ne yaparsınız? İnsanların mali sorunlarıyla ne işiniz var? Mirasla ne yaparsın? Sen dindarsın,
otur. Ev almıştık. Annem Tahranın Selesbil mahallesinde ayrı yaşıyordu. Kız kardeşimin de ayrı bir evi
vardı.
Sonra hastalandı, bizden daha fazla para almak için kız kardeşimi, Bahai teşkilatı annem ve benim
görüşüm olmadan gizlice huzurevine götürdü. Babam onların hayranı ve onların yanında olduğu için
“Sana para verip evini alacağız dediler”. Teşkilat, paranın peşinde. Anlıyordum, çok üzüldüm. Bunu
huzurevine götüreceğinizi bana ve anneme haber vermediniz mi dedim. Bu hasta!
Elbette kız kardeşim Bahaiydi ve onların taraftarıydı ama sonuçta o benim kız kardeşimdi. Ahlaki ve
ideolojik olarak birbirimizden çok farklı olduğumuz doğru ama vicdanım, duygularım ve kardeşlik
duygum onu bırakmama izin vermiyor ve kalbim sızlıyordu. Bu artık normal değil dedim. Sorunları var,
yürüyemiyor. Bizi taciz ediyorlar ve onun evini elimizden alıp bizden daha fazla para almak istiyorlardı.
Eğer doğru söylüyorlarsa, onu kendi evinde tutsunlar. Evi varsa eve bir hemşire getirip tutsunlar,
parasını alsınlar.
Babam “Bahailiğin göz bebeği olan kimse ve gözbebeği olmayan kimseler vardır” derdi. Onlar, Bahai
misyonerler ve büyük başlılara iyice bakarlar Bahai ve diğer Bahailer arasında farklılık gösterirler.
Babam onlara o kadar para vermesine rağmen sonunda onlar için gözbebeği olamadı. Onu almaya
gelmişlerdi. Ben onların iyi niyetleri olmadığını ve babamı, taciz etmek istediklerini anladım. Bu beni
üzüyordu bana öyle geliyor ki kötüye kullanıyorlar. Gözümde körlük hastalığı ile ilgili bir sorunum
vardı, annem de yaşlıydı. Bizi üzerek, fırsattan yararlanıp evi elimizden almak istediler. Bizi dövüp
üzmek, fırsattan yararlanıp evi elimizden almak istediler. Bu, onların İnsanlık Alemi sevgisinden ve
birliği öğretilerinden kaynaklanıyordu. Bu Bahai uygulamasına derimiz, etimiz ve kemiğimizle
tamamen hissettik. Kısacası bu ablayı eve getirdim; hemşireyle birlikte gider ve elimden gelen her
şekilde ona yardım ederdim. Bahailer, onun evinde sakladığımı öğrendiler, onlar beni isimsiz olarak
arayıp kendilerini kız kardeşimin komşusu olarak tanıttılar. Gel ve kız kardeşini al. Hadi, yap şunu.
Hadi, böyle yap. Bina alındı. Temizliğe dikkat etmiyor… Ben onun evine giderdim ve orda kimse bana
bir şey söylemezdi. Peki, kimler beni arıyordu? Bahai teşkilatının işi olduğunu öğrendim, onu
tutamayacağımı, isteklerini yerine getireceklerini ve onu bir huzurevine alıp evini devralacaklarını
anladık ve öyle oldu. Çünkü onlarla o kadar çok kavga ettim ve bulaştım ve o kadar çok aradılar ki
sinirlerimi bozdular. Orada gardiyanların ve komşularının bana düşmanca davranmalarına sebep
oluyorlardı. Evet, bu işleri de yaparlar. Birine iyi davranmayınca annem için dedikodu yaptıkları gibi
ortalıkta dolaşıp onun hususunda kötü söylemeye başlarlar.
Aşk” demeleri, bunların hepsi dışsal bir şeydir. Uygulamada durum böyle değil. Menfaatleri nerede ise,
nerede bir şeyler yapmak istiyorlarsa, menfaatleri için ellerinden geleni yapacaklardır. Onlar gücü ve
iktidarı ele geçirirlerse insanları bile öldürürler; bir gün iktidara gelirlerse…; Tanrı bunu bize
göstermesin…