Bahailik ve İsrail bağlantısı

Soyut
Gaspçı Siyonist hükümetin kurulmasından önce Siyonist Yahudiler ve Nekbat’tan kurtulmak ümidiyle, başta İngilizler olmak üzere sömürge hükümetlerinin desteğiyle Filistin’e göç eden Siyonistler,Selefleri gibi onlar da hayatta kalmanın tek yolunu cinayet ve ihanette buldular.
Bu yıllarda dünün Bahai fırkası ve bugünkü Bahai örgütsel teşkilat, cani Siyonistlerin yanı sıra, başta masum kadın ve çocuklar olmak üzere savunmasız Filistin halkını öldürmede etkin ve birleşik bir kol gibidir.
1967’deki Arap-İsrail Altı Gün Savaşı’ndan sonra Bahailer, İsrail lehine savunmanın yanı sıra, İsrail savaş makinesine yardım etmek için para toplama ve malzeme satın alma konusunda da oldukça aktiftiler. “.. İran Bahaileri tarafından yaklaşık 120 milyon Tümen~20milyon$ toplandı ve bu miktarı Hayfa’daki Adalet Evi’ne göndermeye karar verdiler. Ancak bu miktarı göndermelerinin asıl amacı İsrail ordusuna yardım etmektir. ( Iran gizli istihbarati SAVAK belgelerinden) Bu nedenle Bahai teşkilatı, başta İslam ülkeleri olmak üzere ülkelerdeki en önemli iletişim ve bilgi toplama merkezlerinden biridir.
Osmanlı döneminde Mizra Hüseyin Ali Bahaullah’ın Filistin’in Akka şehrine gelişiyle kendi faaliyetlerini genişletti ancak bölge yöneticileri tarafından Bahailerin faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle pek aktif olamadı. Çünkü bu şehir Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Osmanlı yönetimindeki bölgenin bir parçasıydı.
Osmanlı yönetiminin yıkılmasıyla Bahailerin ve Siyonistlerin ilgisi nedeniyle bahailer kendi faaliyetlerini arttı. Zaman geçtikçe her iki tarafın ortak çıkarları nedeniyle bağlar giderek derinleşti.Bahailer ile Filistin topraklarını gasp eden siyonistler arasındaki açık ilişki Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar uzanıyor. Bahaullah’in ölümünden sonra, Bahailerin rehberliği ve yönetimi Bahaullah’in en büyük oğlu Abdülbaha olarak bilinen Abbas Efendi’ye emanet edildi. Abdulbafa, Filistin’de, özellikle Akka’da, İngiltere’nin çıkarı için casusluk yapiyordu. Çünkü İngiliz ajanlarının casuslara ihtiyacı vardı ve hedeflerine ulaşmak için sızma veya muhtemelen kaos yaratma planlarını koordine ediyorlardı.
Savaşın sonunda, Arthur James Balfour, Filistin’de bir “Yahudi ulusal vatanı” kurulmasına ilişkin ünlü bildirisini yayınladığında,Abdülbaha ile İngiltere arasındaki gizli ilişkiyi öğrenen Osmanlı hükümeti, onu idam etmeye karar verdi.İngiltere dışişleri bakanı Lord Balfour, bölgede konuşlanmış İngiliz birliklerine Abdülbaha ve arkadaşlarının hayatlarını kurtarmak için derhal harekete geçmelerini emretti.
Abbas Efendi (AbdulBaha) ölümünden sonra torunu,Şevki Efend,ibüyükbabasının yerini aldı. Ataları gibi o da Batı Asya bölgesinde sömürgeleştirmeye elverişli bir unsur olmaya çalıştı.
Şevki hayatı boyunca, İsrail’in gaspçı Siyonist hükümeti kuruldu ve Şevki, ilk günlerde bir mektupta bu olayi(Israil devleti kurulmasi) yerine getirilmiş ilahi bir vaat olarak değerlendirdi

Bahai teşkilatorganizasyonu ile Siyonistler arasındaki ilişki

Bab olarak bilinen ve Babilik kurucusu Ali Muhammed Şirazi’nin Tebriz’de idam edilmesiyle, Bab’ın halefi olduğunu iddia eden Mirza Hüseyin Ali Nuri “Bahaullah”, Babilerin lideri olduğunu iddia etti.Bahailer Filistinin Akka şehrine girdikten sonra kendi faaliyetlerini genişletti ancak bölge yöneticileri tarafından faaliyetlerin kısıtlanması nedeniyle pek aktif olamadı. Çünkü bu şehir Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar Osmanlı yönetimindeki bölgenin bir parçasıydı. Osmanlı yönetiminin yıkılmasıyla Bahailerin ve Siyonistlerin ilgisi nedeniyle,Bahailer, faaliyetlerini arttı. Zaman geçtikçe her iki tarafın ortak çıkarları nedeniyle bağlar giderek derinleşti.Bahailer ile Filistin topraklarını gasp eden Yahudi Siyonistlerler arasındaki kamusal ilişki Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar uzanıyor.
Bahaullah ölümünden sonra, Bahailerin rehberliği ve yönetimi onun en büyük oğlu Abdülbaha olarak bilinen Abbas Efendi’ye emanet edildi. Abdulbaha, Filistin’de, özellikle Akka’da, İngilizlerin yararına casusluk yaptı, çünkü İngiliz ajanlarının hedeflerine ulaşmak ve sızma veya muhtemelen kaos yaratma planlarını koordine etmek için casuslara ihtiyacı vardı.Savaşın sonunda Ingiltere dışişleri bakanı, Arthur James Balfour, Filistin’de bir “Yahudi ulusal vatanı” kurulmasına ilişkin meşhur beyanatı ve bildirisini yayınlayınca, Abdülbaha ile İngiltere arasındaki gizli ilişkiyi öğrenen Osmanlı hükümeti, onu idam etmeye karar verdi.bunu önlemek İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Balfour acil bir telgrafla bölgede konuşlanmış İngiliz kuvvetlerine ,Abdülbaha ve arkadaşlarının hayatlarını kurtarmak için derhal harekete geçmelerini emretti.

Filistin milleti ile İngilizler arasındaki anlaşma

Bu nedenle savaşın bitiminden sonra General Allenby (Kutsal Toprakların fatihi), İngiliz hükümeti adına “Efendim” kraliyet unvanını alarak ,Abdülbaha’yı onurlandırdı. Abdülbaha, İngilizlerin Filistin’i işgal etmesinden duyduğu mutluluğu hiçbir zaman saklamadı ve başkalarına gönderdiği mektuplarda İngiliz devlet adamlarını bu konuda övdü. Öte yandan İngilizlerin bu sömürgeci eğilime verdiği destek sebepsiz değildi, çünkü Yahudilerin Filistin’e yerleşmesine yardımcı olmak için iyi bir fırsattı.
Abbas Efendi (Abdul-Baha) ölümünden sonra torunu, Şevki büyükbabasının yerini aldı.Şevki, Ataları gibi Batı Asya bölgesinde sömürgeleşmeye elverişli bir unsur olmaya çalıştı.Onun hayatı döneminde, gaspçı Siyonist Israil hükümeti kuruldu ve Şevki, ilk günlerde bir mektupta bunu yerine getirilmiş bir ilahi vaat olarak değerlendirdi
1414 Temmuz 1947’de Filistin Sorunu Komitesi başkanına yazdığı bir mektupta, Bahai örgütlerinin ve Siyonizmin Filistin’deki ortak çıkarlarını vurguladı ve Bahailerin çıkarlarını Filistin’deki Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudilerle karşılaştırırken. Filistin konusunda şu sonuca varmıştır:
“Filistin’e olan çıkarları, Bahailerin bu ülkedeki çıkarlarıyla kıyaslanabilir düzeyde olan tek Yahudilerdir; Çünkü Kudüs’te kutsal mabetlerinin kalıntıları yer alıyor ve eski tarihte o şehir onların dini ve siyasi kurumlarının merkeziydi.

Şevki,İşgalci bir Hükümetin Kurulmasının Mutluluğu

14 Mayıs 1948’de (Nakba Günü), Filistin ülkesi üzerindeki İngiliz himayesinin sona erdiği ve aynı gün İsrail devletinin kurulduğunun duyurulduğu gün, Şevki, 108 Badi/1951 yılı Nevruz mesajında
Kendisi ve Bahailerin İsrail’in kuruluşuyla ilgili olumlu görüşlerini şu şekilde açıklıyor:
“ Tanrı’nın Halil’in çocuklarına ve Kelim, Zahir ve Bahir mirasçılarına ve Kutsal Topraklarda kurulan İsrail Devleti’ne ve başkentin kurulusu ve Bahai dininin bağımsızlığı ve gerçekliğine verdiği sözün bir örneği. Bahai sözleşmesinin tescili ve Akka ve Jebel-iKermel’deki Bab türbesinin inşası , Bahai bağışlarının ve gerekli harcları malzemelerin hükümet Gümrük ve vergi muafiyeti, Bahai’ligin tanınması ve ‘tatillerinin ‘başarılı onaylandı”… Ayrıca Şevki, işgal altındaki Filistin topraklarında Yahudi devletinin kurulmasını Abdülbaha’nın kehanetlerinden biri olarak kabul eder.
Bahai örgütünün bir yayın organı olan Ahbar-i Amri dergisinde, gaspçı İsrail rejimi başbakanı Ben-Gurion’un ile Bahai toplumu arasındaki yakınlığa ilişkin duyguları şu şekilde ifade edilmiştir: “Biz Bahailer, İsrail hükümetinin liderleriyle Bahailik ilişkilerinin genişlediği konusunda bilgilendirmekten büyük bir gurur ve mutluluk duyuyoruz ve İsrail Başbakanı Ben Gurion ile yapılan toplantıda Bahailer ona, Bahailerin samimi duygularını ifade ettiler. Bahailer, adı geçen Israil hükümetin ilerlemesinden yanaydı ve Ben Gorion’da şöyle cevap verdi:
“İsrail hükümetinin kuruluşunun başlangıcından bu yana, Bahailerin İsrail hükümetiyle her zaman samimi ilişkileri olmuştur.”

Bahai toplumunun ana yönetim merkezi olan işgal edilen arazi

Bahailerin Filistin topraklarını Bahai toplumunun ana yönetim merkezi olarak seçmelerinin nedeni budur.İsrail hükümeti aynı zamanda Bahailiği resmi din olarak tanıyan ilk hükümet oldu ve İsrail anlamına gelen Kutsal Toprakların adı ilk kez Şevki’nin dilinden duyuldu.Arkadaşlarına tek kelimeyle şöyle der:
“Dostlarım! Siz de benim gibi bu topraklara (İsrail) seyahat etmeli ve bu kutsal toprakların (İsrail) güzel kokularından faydalanmalısınız.”
Bu mesele Müslümanlara karşı bir nevi kin ve intikam olarak değerlendirilebilir. Şevki, Müslümanlarla Yahudiler arasındaki kökleri tarihe uzanan farklılığı kullanarak, işgal altındaki Filistin topraklarını Bahailerin umutlarının ana merkezi ve Kabe’si olarak konumlandırmış ve Yahudi devletini bu örgütün küresel sığınağı haline getirmiştir.İsrail’in Müslümanlara karşı yaptığı savaşlarda ve muharebelerde Bahai teşkilatının daima gaspçı İsrail’in yanında yer aldığını ve Müslümanlara karşı propaganda yaptığını gördüğümüz sebeplerden bahsedilmiştir. İsrail’in İslam ülkelerinden bilgi ve haber alma ihtiyacı, Bahailerin yardımlarına koşmasına neden oldu.Eğer İslam ülkeleri İsrail’in can damarını kesmeyi başarırlarsa, Bahaılığın çıkarları da riske girecek.
Rakiblerine nazaran bilgi eksikliğinden bıkan birçok Yahudi, İsrail’in varlığını desteklemek için kendilerini Bahailige inanmış Yahudiler olarak tanımladı.

Siyonist casuslar

Bahailerin İsrail’in çıkarları adına bilgi edinme ve casusluk yapma yönündeki ciddi çabaları, Arap ülkelerinin Bahailere karşı tavır almasına sebep oldu.
Ayrıca İsrail’in çıkarları için faaliyet gösteren Avrupalılar ile Amerikalılarla çalışan Bahai şirketleri, endüstriyel ve ekonomik kompleksleri tespit ederek her türlü ekonomik işbirliğini ve anlaşmayı boykot etmelerine sebep oldu. Arap hükümetlerinin Bahai örgütlerinin ve onlarla bağlantılı kuruluşların faaliyetlerini engellemesi gerektiğine de karar verdiler, çünkü Arap ülkelerinin liderleri Siyonistlerin bu Bahai örgütlerin arkasına saklandıklarını açıkça anlamıştı.
Batı Asya bölgesindeki gelişmelere, özellikle de İsrail’in İslam ülkelerinin halklarına karşı işlediği suçlara bakıldığında, Bahai örgütünün, İsrail’in gaspçılarının çocuk cinayetlerine karşı hiçbir zaman İsrail’e karşı tavır almadığı Tam tersine bu eylemlerin üzerini örtmeye çalışıyor.