Bahai fırkası ilk ortaya çıktığından beri Müslümanlar içinde itikat sapması olarak biliniyordu. Bahai fırkası Babi fırkasının kolu olmuştur. Bahailiğin kurucusu Bahaullah adıyla tanınan Mirza Hüseyin Ali Nuri’dir. Bu fırka Bahailik adını Bahaullah lakabından almıştır.
1844 yılında Şirazlı Ali Muhammed (Bab) kendisini mevut(Hz Mehdi) kurtarıcısının kapısı (Bab) olarak insanlara tanıttı. Mirza Hüseyin Ali Nuri (Bahaullah), Bab’a ilk iman eden müritlerden oldu. Gün geçtikçe Babi fırkasının en aktif adamlarından oldu. Mirza Hüseyin Ali Nuri (Bahaullah), İran’ın Mazenderan vilayetinin Nur kasabasında Bahailiği tebliğ etmeye başladı. Mirza Hüseyin Ali Nuri (Bahaullah) kardeşlerini Babi yaptı Onlarla beraber küçük kardeşi Mirza Yahya (Suphi Ezel) de Babi oldu.
Ünlü Gacaar Sadrazamı Emir Kebirin Ali Muhammed’i (Bab) idam etmesinden sonra Mirza Yahya, Bab’ın Halefi olduğunu iddia etti. Tarihi kayıtlara göre Mirza Yahya, Ali Muhammed (Bab)’a mektuplar yazarak Babi müritlerin etkinlik ve faaliyetleri hakkında bilgiler verdi. Ali Muhammed (Bab) bu mektuplara yanıt olarak vasiyetini Mirza Yahya’ya gönderdi ve onu halefi karar kıldı. Bab’dan sonra Babilerin tamamına yakını Mirza Yahya’nın halefliğini kabul ettiler. Mirza Yahya,” Suphi Ezel” adıyla tanınır. Bab idam edildiğinde Mirza Yahya 19 yaşındaydı. Mirza Yahya’nın yaşının küçük olması sebebiyle fırkanın yönetimini Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) ele aldı.
Babilerin İran’daki kanlı isyanları yüzünden ünlü sadrazam Emir Kebir, Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah)’dan İran’ı terk ederek Kerbela’ya gitmesini istedi. Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) 1851 yılının Haziran ayında Kerbela’ya gitti. Ama kısa süre sonra 1852 yılında Emir Kebir öldürüldü. Emir Kebir öldürüldükten sonra Mirza Ağahanı Nuri İran’ın sadrazamı oldu. Ağahani Nuri’nin daveti ve isteği üzerine Mirza Hüseyin Ali Nuri Tahran’a döndü. Aynı yıl içinde Babiler İran Şahına suikast düzenlediler. Bu suikastken sonra birçok Babi idam edildi ve hapse atıldı. Elde edilen kanıtlara göre bu suikastin planlamasında Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah)’ın etkin rolü olduğu bilgisine ulaşıldı. Bundan dolayı İran Şahı Mirza Hüseyin Ali Nuri’nin gözaltına alınmasına karar verdi. Ama O, Rus Büyükelçiliğine sığındı. Rus elçiliği ile İran devlet adamlarının anlaşması üzerine Mirza Hüseyin Nuri Bağdat’a sürüldü. Böylece Bahaulah Rus devletinin himayesi ile ölümden kurtulmuş oldu. Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) Bağdat’a varınca Rus büyükelçisine mektuplar yazarak onun ve Rus devletinin himayelerinden dolayı teşekkür etti. Bağdat’ta İngiltere konsolosu ve Fransa elçileri Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) ile görüşme yaptılar. Kendi devletlerinin onu himaye etmesini istediğini söylediler.
Bu arada Babiler, Mirza Yahya Nuri ki onu babın halefi biliyorlardı, dervişlik elbisesi giyip gizlice Bağdat’a gitti. Mirza Yahya Nuri, Bahaullahtan 4 ay önce Bağdat’a ulaşmıştı. O günlerde Irak’ın Necef ve Kerbela Babilerin merkezi sayılırdı. Gün geçtikçe Babilerin sayıları artıyordu. Bu ara da bazı Babiler, Menyuzhurullah(Allah’ın ortaya çıkaracağı kimse) iddiasında bulunmaya başladılar. Çünkü Bab kendinden sonra zuhur edecek bir kişinin geleceğini vaat etmişti. Ve ona Menyuzhurullah(Allah’ın ortaya çıkaracağı kimse) adını vermişti. Babilerin, ona tabi olmasını istemişti. Gün geçtikçe Babiler arasında cinayet ve Iraktaki kutsal yerlerden olan Kerbelaya gelen ziyaretçilerin mallarının çalınması, halkın bu durumdan çok rahatsız olup şikâyetçi olmalarına neden oldu. Babiler özellikle İranlı ziyaretçilerin mallarını çalıyorlardı. Müslümanlar ve Babilerin arasında çatışmalara olunca İran devletinin isteği üzerine Osmanlı devleti Babileri Iraktan çıkardı.
1863 yılının başlarında Babi fırkasının liderleri ve müritleri Bağdat’tan İstanbul’a, İstanbul’dan da 4 ay sonra Edirne şehrine gönderildiler. Bu yolculuk sırasında Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) kendisinin Menyuzhurullah olduğunu iddia etti. Bu yolculuk sırasında ve Edirne de kaldıkları zamanlarda babiler arasında çok şiddetli bölücülük ve çatışma çıktı. Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah)’ın iddiasını kabul etmeyen bazı Babiler, Mirza Yahya’nın halefliğinde sabit kalarak Ezeli adını aldılar. Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah)’ın iddiasını kabul edenler Bahai olarak adlandırıldılar. Bu arada Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) etrafta dağınık olan Babilere mektup yazarak onları Bahai olmaya davet etti. Çok geçmeden Babilerin çoğu Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah)’a iman ettiler. Kısa bir süre sonra Ezeli Babiler ve Bahailer arasında çatışmalar şiddetlendi. Birbirlerine hakaret, ihanet, iftira atmaya ve cinayete başladılar. Taraflar karşı tarafın sırlarını açıklamaya başladı. Osmanlı bu çatışmalara son vermek için Bahaullah ve onun takipçileriniFilistin’in Akka şehrine, Suphi Ezel ve müritlerini Kıbrıs’a sürgün etti. Bahaullah 1890 yılında 75 yaşında iken Filistin’in Hayfa şehrinde öldü. Mirza Hüseyin Ali (Bahaullah) kendisini Menyuzhurullah ilan ettikten sonra dünyada ki dini ve siyasi liderlere levh adıyla mektuplar gönderdi. Kendi çeşitli iddialarını onlara ilan etti.
Bahaullah’ın en meşhur makam iddiası Tanrılık iddiasıdır. O, kendisini tanrılar tanrısı, dünya haliki, doğmayan doğulmayan, hapiste olan ve görülmeyen tanrı olarak tanıtıyordu. O, öldükten sonra müritleri onun iddialarına inandılar ve mezarını kendi kıbleleri olarak kabul ettiler. Bahaullah, Tanrılık iddiasından ayrı yeni şeriat getirmiş olduğunu da iddia etti ve Akdes adında bir kitap yazdı. Bahailere göre Akdes kitabı diğer semavi kitapları nesh eden kitaptır. Bu kitap Bahailerin hüküm kitabı olarak tanıtılır ve o kitaptan Bahailer kendi ahkâmlarını alıyorlar. Bahaullah’ın yazmış olduğu en önemli kitaplarından biri İkan kitabıdır. O kitapta Şirazlı Ali Muhammed’in (Babın) Mehdilik ve Gaimiyyet ispatında Bağdat’ta kaldığı son zamanlarında yazmıştır