Bahailikten dönerek Müslüman olan bayan, Vahdet Şuaar,’la roportaj bölüm 1

Bayan Nahid Vahdet Şuaar sürekli araştırma yaparak gerçeğe ulaşan bir hakikat arayıcısıdır. Buldukları ile çocukluklarından beri gördükleri ve öğrendikleri arasındaki derin farklılıklara, hatta bariz çelişkiye rağmen, gerçeği kollarını açarak kabul etmeye isteklidirler. Belki bu tür cümleler kurmak, böylesine büyük bir eser hakkında yazmak o kadar zor değil ama bu işin büyüklüğü insan doğruyu kabul etmek istiyorsa ön yargılarını ve içinde büyüdüğü ortamı bir kenara bırakması gerektiğini bildiğinde ortaya çıkıyor. Ailesinden ve akrabalarından ayrılmayı Slogan atmazlar, eyleme geçerler, ailesine, akrabalarına, arkadaşlarına sırtını dönerler, dillerine, hakaretlerine kulak verirler, kısacası bin bir türlü sorunlarla, cesaretle yüzleşirler; Evet, Şair, Hafız’a göre: Kabe sevdasıyla çöllerde yürümek istediğinde, Mugilan dikeni seni azarlarsa; üzülme..
Gerçeği buldukları, kabul ettikleri ve Bahai inancından döndükleri için sayin Bayan Nahid Vahdet Şuaar. Gerçeği bulduklarında kabul ettiler ve Bahai inancından döndüler. Güçlü bir kararlılık ve büyük bir çabayla, sahip oldukları çeşitli sınırlamalara rağmen, buldukları gerçek hazineyi başkalarına tanıtmak için tüm güçlerini samimiyete uygun ortaya koydular. Bu sayede hem yakından hem de uzaktan gelen kötü davranışlara ve kötü sözlere katlanmakla kalmamışlar, aynı zamanda kendi rahatlıklarından önce başkalarını da uyandırmaya çalışmışlardır. Aşağıdaki yazı, siz değerli okuyucular için ilginç olacağını umduğumuz onunla bir röportajdır.

Bize bu sohbeti yapma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bayan Vahdet Şuaar, genç yaşta babanızın Bahai teşkilatında özel bir konuma sahip olduğu tamamen Bahai bir aileden geldiniz, araştırmalar yaptınız ve Bahai bilgi ve birikimlerinizle İslam’a yöneldiniz. Öncelikle, kendinizi tanıtmanızı ve ailenizin şehrinizdeki Bahai teşkilatı içindeki konumunu açıklamanızı istiyoruz.

Teşekkür ederim; Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, ben Nahid Vahdet Şuaar, babam İran’ın kuzeyinde ,Gonbad Kavus şehrinin Bahai teşkilatlarında çok faaldi. Her zaman ziyafet komitesinin bir üyesiydi. Tüm ziyafetlerde toplantının moderatörlüğünü yaptı ve neredeyse üç dönem Bahai Mehfile üye oldu ve birçok faaliyette bulundu ve her zaman organizasyonda yer aldı çok sayıda kitap aldı ve kütüphanesi kitaplarla doluydu. Çok aktifti ve aynı zamanda Bahailikte Allah’ın hakları denilen Huquq-Ullah’a saygı duyuyordu, öyle ki her yıl Huquq-Ullah’ olarak bilinen gelirinin %19’unu gidip ödüyordu. Bütün bunların dışında, ziyafetlerde Bahai teşkilatları için para toplardı ; Çünkü Bahai toplantılarda genellikle masanın ortasına bir kutu konulur ve toplantıya katılanların resepsiyon sırasında kutuya para koyması gerekir. Orada da çok hareketliydi ve kardeşiyle paylaştığı dükkânında Allah’ın hakkı dışında her zaman Bahai teşkilati için para alırdı. Babam, Bahai teşkilatı için çeşitli amaçlarla para toplardı; Ve hiçbir yerde bu paranın nereye harcanacağı ve neye harcanacağı konusunda bir cevap vermezdi!
“Parayı fakir ve parası olmayan insanlara harcıyoruz” söylemesine rağmen, Kısmi katkı vermiş olabilirdi ama asıl parayı alıp ve “Emr” (Bahailik) giderleri için kullanırdı Ve bu ülkeden o ülkeye, bu şehirden o şehre uçakla gelen Bahai misyonerler için bunu kullanırdı yani Bahai propagandasına harcanırdı ve tabiri caizse bu para en çok Bahailik inancı ilerlemesi için harcanırdı. Bu bizim görüşümüzdü.
Soru:
Piyangonun konusu neydi?
Cevap: Ayrıca bir de çekiliş programları vardı. Dört beş gün boyunca her gece özel bir ziyafet düzenledikleri Esfand (Nevruz ‘dan bir ay önce)ayına denk gelen Bahai orucundan dört beş gün önce, orada akşam yemeği yerler ve piyango düzenlerlerdi. Bir zamanlar muhtemelen müzik çalıyorlardı. Hatırlıyorum, bazı şehirlerde orada toplanırlardı ve başlangıçta dua okuduktan sonra herkese bir parça kağıt verir ve” Bahailige yardım etmek için ne kadar para istersiniz” derlerdi. Herkes o kağıda istediği miktarı yazardı.
Akşam yemekleri Pilav Kebap veya kendi pişirdikleri yiyeceklerdi; Ya da bir sandviçti ve yemekten sonra bir piyango programını oynarlardı. Birçok kez şaşırdım.! Bir adam yürüyor ve ayaktaydı. Herkes yerde ya da sandalyelerde oturuyordu. “Bu halıyı bu kadar paraya kim alır?” dedi. Biri iki bin tümen alırım dedi. Sonra bir başkası mesela üç bin tümen dedi. Daha çok birbirleriyle yarıştılar. Orada oturan Bahailer yarışıyorlardı. Kim daha fazlasını söylediyse bu halıyı satın alırdı. Ben çocukken bir zamanlar derdim ki Baba, bu kişi piyango için bütün mal varlığını vermiş! Bu kadar mı verdi? Hatta bazı kadınlar altınlarını çıkarıp bağış olarak verdiler. Yani bütün aileleri mali açıdan gerçekten denetlemişler, kimin nesi var? Varisi var mı, yok mu? Maddi durumları nasıl?..
Iran devriminden sonra bile evimize insa gönderdiler. Ben, hâlâ annemle babamın evindeydim, tabii ki o zamanlar Bahailikten dönmüştüm ama trajediyi o kadar bilmiyordum. Sorunun çok daha derin olduğunu anladım. Ailem Kendileri Bahai teşkilatı içinde olmalarına rağmen, her ay iki Bahai kadın ziyarete geliyordu. Annem bu işten üzgündü. Koyu Bahai olan iki kız kardeşim’e: bunlar ne için geliyorlar derdi. Ben merak ettim kendi kendime, ne için bunlar geliyorlar? diye sordum Sonra bunların genelde gelip evlerde dolaştığını öğrendik, kimin nesi var? Kim ne yapar? durumu nedir? Aynı şeyi bizim ailemize de yaptılar:
Vahdet Hanım Bahai Allah’ın hakkını tartışmak sloganından bahsetmişsiniz. Dinleyicilerimiz Allah’ın haklarını ve ya Hukullah’i bilmiyor olabilir. Lütfen açıklar mısınız?:
Cevap: Bahailik’de herkesin gelirinin yüzde on dokuzunu Tanrı’nın Hakları adını verdikleri Bahai teşkilatına her yıl ödemesi gereken dini bir vergi vardır. İslam’da humus ve zekat tartışmasının bir simülasyonunu yapıp, bunun da bir nevi dini vergisi olan bir borç olduğunu ve tüm Bahailerin Allah’ın haklarını ödemekle yükümlü olduğunu söylemek istediler. Ayrıca toplantılara para sandığı koyarak hatta etrafta dolaşarak birinin fazladan bir şeyi varsa, bağış toplamak gibi diğer programlar aracılığıyla insanları Bahai kuruluşlarına maddi yardım ödemeye zorlayabilirlerdi.

Bu makalenin devamını ikinci bölümde okuyun…