EZELİYE TARİHÇESİNE GEÇİÇİ BİR BAKIŞ BÖLÜM – 1

66

Mirza Yahya Suphi Ezel
Bab Canışinliyi ve Halefliği

Bab ölümünden sonra O’nun halefliği ve canışinliği Mirza Hüseyin Ali (Bahaullah)’ın küçük kardeşi Mirza Yahya Nuriye, Bab tarafından verilmiştir. Bab eserlerinde bazı kanıtlar vardır ki O’nun, Suphi Ezele vasiyetinden kanıtlar sunuyor. Gısmet-i Ez Elvah Kitapların başında Bab’ın, Mirza Yahya’ya yazmış olduğu bazı el yazıları bulunmaktadır. Bu el yazılarında Bab Şöyle Diyor: ”Bu mektup Nebilden önce Ali (Bab’dan …İsmi Vahid olana (ebcet hesabı ile Bab ismine denk gelen) bir mektuptur. Ya Vahid beyanda nazil olan şeyi hıfz et. Çünkü sen büyük hak yolundasın.”
Böylece Babi’lerin önderliğine Mirza Yahya Suphi Ezel atanmış oldu. O, korkak, beceriksiz ve tembel bir gençti. Suphi Ezel, kardeşi Mirza Hüseyin Ali(Bahaullah) kendisine yardımcı olarak atadı. Suphi Ezel tanınmayacak şekilde dolaşmaya başladı. Mirza Yahya Suphi Ezel kendisine Hazreti Mehmububi Gaibi Mestur takma bir isim koydu. Bu isimle hükümet memurlarından kaçmaya çalıştı. Böylece Mirza Hüseyin Ali, Babi’lerin reisi ve mercei oldu. Ünlü Babi’lerden olan Muhammed Ali Feyzi, O günlerde şöyle yazdı: ” O Hazretin Tahrandaki evi Babi ashabın uğrak yeri olmuştu ve önemli konular orada konuşulurdu. Birçok kararlarda, O Hazretten emir alınmış olunurdu.” Bahaullah Kitabı sayfa 40.
Bahaullah kitabı Muhammed Ali feyzi Sayfa 40
Bahaullah’ın Birinci Bağdatta Sürgünü
İşte bu bahsettiğimiz önderlik buna sebep oldu ki o zamanın İran sadrazamı Emir Kebir, Mirza Hüseyin Ali’yi Osmanlı hâkimiyeti altında olan Irak’a sürgün etsin. (Garnı Bedi Kitabı c.1 syf 316)(Garnı Bedi Kitabı = Bahai dinin 1. Yüzyılı)
Ama bir süre sonra kötü niyetlilerin sözleri üzerine Emir Kebir görevden alındı. Mirza Agahani Nuri İran’ın sadrazamlığın atandı ve onun yardımıyla Mirza Hüseyin Ali tekrar İran’a döndü. Mirza Hüseyin Ali İran’a gelir gelmez Nasuriddin Şah’a suikast olayı vuku buldu. Bazı Babi’ler isyan, kan dökülmesi ve cinayet yolunu seçerek kendi maksatlarını gerçekleştirmeye başladılar. Birkaç Babi Muhammed Sadığı Tebrizi önderliğinde silah ve hançerlerle Nasuriddin Şahı öldürüp ortadan kaldırmak için saldırdılar. Ama sonuç Babilerin istediği şekilde olmadı ve Şah bu olaydan sağ salim kurtuldu. Şah, suikastçı Babilerin bulunmasını ve tutuklanarak idam edilmesini istedi. İçlerinde Mirza Hüseyin Ali’de olan birçok Babi gözaltına alındı. Birçok kanıtlara göre Mirza Hüseyin Ali Babiler arasında büyük bir mevkie sahip olduğu için bu terör kararından kesinlikle haberi varmış. Ezeliyle Babilere göre Bahaullah bu terör olayının planlayıcısıymış. (Senet Tenbihun Naimin Kitabı sfy 5-6 Yazar Bahaullahın kız kardeşi İziyye Hanım ve Mirza Yahya Suphi Ezel.)
Ama bu tutuklamada ilginç olan bu dur ki hapis ve idam edilen Babiler arasında sadece Mirza Hüseyin Ali Nuri, Çarlık Rus İmparatorluğu himayesi ile kurtuldu. Bu himayenin nasıl olacağını gelecekte anlatacağız. Mirza Hüseyin ölümden kurtularak Irak’a sürgün edildi. Kendi ailesi ve akrabaları ile Osmanlı’nın hâkimiyeti altında olan Irak’a gitti.
Ezel’in Bağdat’a Kaçışı
Mirza Hüseyin Ali Irak’a sürgün olduğu zaman Mirza Yahya Suphi Ezel değişik bir kıyafet ve takma bir adla Mirza Hüseyin Aliye takıldı.

Bağdat’ta Mirza Hüseyin Ali eski yolunu devam ettirdi. Şöyle ki Mirza Yahya Ezeli Babilerin gözlerinden uzak ve perde arkasında tutarak onu gezilere gönderirdi. Böylece Babi’lerin önderliğini kendisi için pekiştirdi ve istediği her şeyi yapıyordu. Ama Babiler içinde yeni iddialar ortaya çıkmaya başladı. Mirza Hüseyin Ali’de kendisi için yeni bir makam iddiası vardı. Bu yüzden Mirza Hüseyin Ali kendi rakiplerini ortadan kaldırmaya başladı. Babiler arasında isyan çıkarma ve adam öldürme yolları başladı. Babiler arasında fesat ve karışıklık çoğalmaya başladı. Şevki efendi Garni Bedi Kitapların c. 2 syf 122 de veya Bahai dinin 1. Yüzyılı Kitaplarda şöyle diyor. “ Irak’ta Babilerin karışıklık yaratma yöntemleri şundan ibaretti. Karanlık gecelerde Irak’taki mukaddes mekânların ziyaretçilerinin paralarını, elbiselerini, ayakkabılarını ve şapkalarını çalıyorlardı. O mekânda bulunan mum, kitaplar, ziyaret nameler ve oradaki ziyaretçilere su içmek için konulan bardakları çalıyorlardı. Babilerin daha çirkin işleri şundan ibaretti ki İmam Hüseyin’in taziye günleri olan Muharrem ayının ilk günleri ve Aşura günlerinde oynamaya başlıyorlardı. (senet Maideyi Asimani 8. Bölüm sayfa 186)” bu şadlık(sevinme, mutluluk) yapmayı Tahire Zerrin Taç’tan öğrenmişlerdir. (Garnı Bedi Kitabı c.1 syf 326)(Garnı Bedi Kitabı = Bahai dinin 1. Yüzyılı)
Babilerin bu küstahlıkları Irak’taki Müslümanların sinirlenmesine sebep oldu. Öyle ki Babilerin artık sokaklarda yürüme cesaretleri yoktu (Garnı Bedi Kitabı c.2 syf 123)(Garnı Bedi Kitabı = Bahai dinin 1. Yüzyılı)
Maideyi Asimani Kitapların c. 7 syf 130 da Bahaullah şöyle anlatıyor:” Bütün kabilelerin Reisleri bu Babi taifeyi fesat ehli biliyorlar. Zira hakikatte bu cemaatte öyle bir işler görüldü ki halkın iman temelleri sarsıldı. Halkın mallarına onların izni olmadan alıyorlardı. Yağma yapıp, kan döküyorlardı ve bu işleri sevap ve iyi iş sayıyorlardı. Onlar hiçbir cemaatin hakkını tanımıyorlardı.
Babilerin Fitne Çıkarmalarında Bahaullah’ın Rolü
Adı geçen faciaların planlanması ve gerçekleştirilmesinde Mirza Hüseyin Ali’nin müdahalesi öyle bir gerçektir ki dış nazırlığı olan Mirza Said Han mektubunda buna yer vermiştir. Mirza Said han, Osmanlı sarayındaki sefirine yazmış olduğu mektupta buna işaret etmiştir. Bahaullah Kitapların 148. Sayfasında bu mektuba yer verilmiştir. Abbas Efendi Mekatip Kitabının 177. Sayfasında bu mektuba işaret ederek şöyle yazıyor. Irak hükümetinin temellerinde bir sarsıntı yarattı ve herkese korkulu anlar yaşattı. Onun heybeti herkesin vücuduna nüfuz etmişti. Necef ve Kerbela’da insanlar geceleri dışarı çıkamıyorlardı. Hiç kimse Babi’lerin yapmış olduğu bu kötü işlere itiraz edemiyordu.
Böylece Bahaullah direkt olarak Mirza Yahya Suphi Ezel’i bir kenara atarak kendisi mutlak bir hâkim oldu. Bu arada Babi büyükler bir yolla Mirza Yahya Suphi Ezele durumu anlattılar. Mirza Yahya kardeşine gazaplanarak O’nu kendisinden uzaklaştırdı. Mirza Hüseyin Ali bu durumdan korkarak gizlice ve habersizce Irak’ın Musul kentinin yakınında olan Süleymaniye dağlarına gitti ve orada Nakşibendi ve Kadiriye dervişlerine sığındı.

Süleymaniye Dağlarından Bir Görüntü
Mirza Hüseyin Ali iki sene boyunca o bölgede dervişlere özel kıyafetlerle ve elindeki keşkül(dervişlerin elinde tuttuğu asa) ile dolaştı. Takma ve yalancı derviş Muhammed adı ile irfan ve kimya benzer işler üzerinde araştırma yaptı (Garnı Bedi Kitabı c2 sayfa 112). İki sene geçtikten sonra Süleymaniye de durum O’nun yaşaması için zorlaştı. Dervişlerin Hanigah evinden kovuldu(Rehigi Mehtum kitabı sayfa 30-41). Belli değil orada Dervişlerin yanında ne oldu. Bahaullah, Mirza Yahya Suphi Ezele yalvarırcasına yazarak onun şefkatini ve iltifatını diledi. Suphi Ezel’den dönme izni istedi. Geri dönüp makamına erişsin. Kendisinde önderlik ve Reislik kabiliyeti olmayan Suphi Ezel, Bahaullah’ın geri dönmesine izin verdi ve Bahaullah Bagdat’a geri döndü. Bahaullah İkan Kitaplarda yazıyor ki “Emr mastarından dönmek hükmü sadır oldu ve ben ona teslim oldum ve döndüm.

İddia İçin Zemin Hazırlamak
Bağdat’a döndükten sonra Mirza Hüseyin Ali Bahaullah tam bir ciddiyetle yeni iddiası için kendini hazırladı. Bu yolda Babi’ler elinde olan Babın bütün yazılı eserlerini toplamaya başladı. Bu yolla O’nun aleyhine olabilecek bütün senetleri Babi’lerin elinden çıkardı. Mirza Hüseyin Ali kendi yazmaya çalıştığı eserlerde Bab’ın eserlerini taklit ederek bir şeyler yazmaya çalıştı ve ayet yazmaya başladı. Ama o ayetlerin tümü sahte olduğu için onların hepsini ortadan kaldırmak için Dicle nehrine attı. Şevki Bahaullah’ın bu yaptığını şöyle söylemeye kalkmıştır.”Meşiyyet semasından gelen yüzbinlerce ayeti ve Rabbul beyyinat tarafından nazil olan, kendi mübarek yazısı ile yazılmış olan ayetleri Tanrı emrine göre nehire döktü ve onlar mahvoldu” (Garnı Bedi Kitabı c2 syf 146). Babilerin isyanları ve kötü davranışları şehirde tekrar yükselmeye başladı. Osmanlı devleti onları Iraktan İstanbul’a sürdü. Bu olay 1864(hicri 1280) yılında gerçekleşti. Bahailerin dediğine göre bu yolculukta Mirza Hüseyin Ali kendi iddiasını açıkladı ve kendisini Men Yuzhirullah ( Tanrının zahir edeceği kimse) olarak açıkladı.

Eski İstanbul’dan bir görüntü
Bu Makalenin Devamını İkinci Bölümde Okuyunuz.

BIR CEVAP BIRAK

E-posta hesabınız yayımlanmayacak

one + 19 =